Bir insanı sevmekle başlar her şey…

Bir Hayat Böyle Geçti

 Süreyya Ağaoğlu

(1903, Şuşa29 Aralık 1989, İstanbul)

Kadınlar, tarihte pek çok alanda yarattıkları ilklerle kendilerinden sonrakilere öncü ve örnek olmuşlar.

Türkiye’de, Süreyya Ağaoğlu, tarihe adını altın harflerle yazdırmış o öncü kadınlardan biridir. Süreyya Ağaoğlu, cumhuriyet tarihinin önemli kişilerinden biri olmakla beraber kadın olmanın sıkıntılarını o dönemde çokça çekmiş birisi olarak birçok ilklere imza atmıştır. O, Türkiye’nin;

  • İlk Kadın Avukatı,
  • İlk Kadın Hakları Savunucularından,
  • Uluslararası Barolar Birliği yönetim kurulu Üyesi,
  • Milletlerarası Kadın Hukukçular Birliği’ İkinci Başkanı,
  • Kadın Hukukçular Birliği’nin BM Cenevre Teşkilatı Temsilcisi,
  • Türk Hukukçu Kadınlar Derneği Başkanı,
  • Üniversiteli Kadınlar Derneği’nin Türkiye Şubesi Kurucusu,
  • Hür Fikirleri Yayma Derneği’nin Kurucularından,
  • Soroptimistler (En İyiyi Amaçlayan Kadınlar) İstanbul Kulübü’nün Türkiye Şubesi Kurucusu,
  • Türk-Amerikan Üniversiteliler Derneği Kurucularından,
  • Çocuk Dostları Derneği Kurucusu,
  • Yeni Türkiye Partisi (YTP) İstanbul İl Başkanı,

Süreyya Ağaoğlu, anılarını yazdığı, “Bir Hayat Böyle Geçti”, kitabında şu anekdotlarla kendi hayatını, kişiliğini iyi bir biçimde özetler gibidir;

“1921 yılı sonbaharında üç arkadaşımla Darülfünun’un, yani Zeynep Hanım Konağı’nın merdivenlerini çıkıyorduk. Arkadaşlarımdan biri fen, diğeri de edebiyat fakültesine girmek istiyordu, ben de hukuk Fakültesi’ni kızlara açtırmak ve hukuk tahsili yapmak istiyordum. O zaman Hukuk Fakültesi kadınlara kapalı idi: arkadaşlarım bana gülüyorlardı, muvaffak olup olamayacağım meçhuldü. Hukuk Fakültesi Reisi Selahattin Bey köşede bir masa başında oturuyor yanında Profesör Veli Bey, karşısında da genel sekreter Rauf Bey oturuyorlardı. İçeriye girip:

 – “Ben Süreyya Ağaoğlu’yum. Bezm-i Alem Valide Sultan lisesini bu sene bitirdim. Hukuk tahsili yapmak istiyorum, beni hukuka kaydeder misiniz?” dedim. Selahattin Bey hayretle yüzüme baktı. Veli Bey her zaman aşağıya inik başını kaldırdı, ikisi de şaka edip etmediğimi anlamaya çalışıyordu sanırım. O zaman 17 yaşındaki her genç  kız çarşaf giyerdi ama ben çarşafsızdım, gri bir tayyör giymiştim. Nihayet Selahattin Bey kahkaha ile güldü:

– “Üç arkadaş daha bul, hemen fakülteyi açalım” dedi. Hakikaten fakülte “açmak” gerekiyordu, zira kadınlar erkekler ile beraber okuyamıyorlardı. Öğleden önce erkekler, öğleden sonra kadınlar ders görüyordu. Tabii bir tek talebe için bütün hocalar öğleden sonra ders veremezlerdi. Veli Bey başını kaldırdı:

 – “Kadına daha ziyade doktorluk yakışır, o fakülteyi açtırsanız” dedi. Ben de:
– “Onu da doktor olmaya heves edenler açtırsın” cevabını verdim. Selahattin Bey:
–  “Hak hukuk meselesi değil mi.  Süreyya Hanım hakkını burada arıyor, muvaffak olmasını dileyelim.” dedi

Odadan deli gibi çıktım. Şimdi başka fakültelere yazılmış olan arkadaşları ikna etmek lazımdı. Hemen, sonradan Sıddık Sami (Onar)‘nin eşi olan Bedia’ya koştum. O başka fakülteye yazılmıştı. Hukuk Fakültesinin açıldığını söyleyerek onu ikna ettim. Bedia ile diğer iki arkadaşımız Melahat ile Saime’yi de ikna ederek,  dördümüz hukuk’a kaydedildik. Benim numaram (1) di. Selahattin Bey bana çarşaf giymem gerektiğini söyledi.

İkinci sömestrde bizi  erkek arkadaşlarımızla birlikte okutmaya karar verdiler. Dört talebe için bütün profesörlerin öğleden sonralarının alınması doğru değildi. Bir cumartesi günü 63 kişilik sınıfa girdiğimde birdenbire şaşırmadım desem, yalan olur.

O zamana göre ben ileri fikirli bir insandım. Nitekim ilk fırsatta çarşafı çıkartıp manto ile Fakülteye gitmeye başladım. Evimizdeki telkinlerin etkisi ile kadın-erkek eşitliğine inanıyor, bunu da kendimce ispata uğraşıyordum.”

Süreyya Ağaoğlu, 29 Aralık 1989’da İstanbul’da katıldığı “Kadın Hakları ve Çağdaşlaşma” konulu bir panelden ayrılırken düşüp beyin kanaması geçirerek hayatını kaybetti.

Kitapları:

Londra’da Gördüklerim,

Bir Hayat Böyle Geçti,

Hukuki Makaleler,

Adli Müzakerat (İngilizce),

Aile fotoğrafları, mektupları, gazete kupürleri gibi belgelerden oluşan özel arşivi, İstanbul’daki kadın Eserleri Kütüphanesi ve bilgi Merkezi Vakfı’nda bulunmaktadır.

Son Metin

“Hayattaki en büyük uğraşım çocuklar“ diyen Süreyya Ağaoğlu 1949 yılında yüzlerce kimsesiz ya da imkânları sınırlı çocukları topluma kazandıran, Çocuk Dostları Derneği’ni kurar. Vefatından sonra Süreyya Ağaoğlu Çocuk Dostları Derneği” adını alan, Süreyya Ağaoğlu’nun bu kazandırımı, halen dimdik ayaktadır ve yurdun dört bir yanından gelen çocukları okutarak yurt binasında barındırmaktadır. Süreyya Ağaoğlu Eğitim ve Öğretim Vakfı ise orta ve yüksek öğretim düzeylerinde öğrencilere burslar vermektedir.”