Usta yönetmen Charlie Chaplin’in romantik komedi türünde yazıp yönettiği ve dönemin endüstriyel diktatörlüğünü ele aldığı “Modern Zamanlar” filminin çekimleri, o dönem için rekor sayılabilecek olan, 10 ay gibi bir süre zarfında tamamlanmış ve 1936 yılında gösterime girmiştir.
Kurgu öncesi 100 kilometre uzunluğunda negatif film harcanan bu filmin yapımcılığını, senaryosunu, yönetmenliğini, başrol oyunculuğunu üstlenen Charlie Chaplin, ayrıca filmde çalınan müzik eserlerinin de sahibidir. Filmin diğer başrol oyuncusu ise ileride onunla evlenecek olan Paulette Goddard ‘dır.
İlk kez 1914 yılında Chaplin’in yarattığı küçük serseri (Şarlo) tiplemesinin son filmi olan Modern Zamanlar’da, her ne kadar bazı ses ve müzik efektleri kullanılmışsa da yine de bu film sessiz film kategorisinde yerini almıştır. Aslında sessiz filmlerden sesli sinemaya geçiş döneminde çekilen bu filmin sessiz olması, tercihten ziyade bir zorunluluktu. Bilindiği gibi bu filmin senaryosu Chaplin tarafından sesli filmlere uygun diyaloglar olarak yazılmıştı, ancak daha sonra bu diyaloglar senaryodan çıkarılmıştı. Bunun nedeni; Şarlo’nun pantomime uygun bir karakter olması ve özellikle bu filmde sürü insanını temsil etmesiydi. Filmin konusunun başladığı anda, bir koyun sürüsü görülür. Ve o sürünün içinde sadece tek bir siyah koyun var. O da filmin başkahramanı Küçük Adam Şarlo’dan başkası değildir.
Bu filmde makineler, konuşan ve insanlar, susan taraflardır. Nitekim filmde sadece teknolojiyi temsil eden şeylerden sesler duyulur. Fabrika müdürü, mekanik satış elemanları ve hapishane müdürünün odasındaki radyo ve Şarlo’nun garson olarak çalıştığı restoranda uydurma İtalyancayla mırıldanan bir şarkı dışında bir ses yoktur. Sadece filmin son sahnesinde Şarlo’ya şarkı söylemesini istediklerinde onun sesi duyulur. Evet, konuşma zamanı gelmiş ve ilk defa konuşuyordu Şarlo. Ama konuştukları sadece uyduruk, anlamsız cümlelerdi, bilmediği bir dilde söyleyerek ve pantomimle anlamlandırmaya çalışarak.
Filmin başlangıcında özellikle kullanılan altıya yaklaşan büyük bir saat görüntüsü, ardından gelen, “Modern Zamanlar, Bir endüstri, bireysel girişim öyküsü-İnsanlık mutluluk yolunda koşuyor” ikinci bir girişle adeta asıl anlatılmak isteneni ve ana fikri ilk başta ele vermektedir. Bu doğrultuda endüstri ve bireysel teşebbüsün hikâyesi olan Modern Zamanlar filminin ana fikrini, çarpık kapitalist sistemde makineleşmeyle birlikte insanın da makinanın bir parçası haline gelmesi olarak özetlemek mümkündür. Filmde kullanılan saat sembolü aslında insanların mekanik ölçümlendirmeye dayanan bir zaman diktatörlüğünün zulmü altında yaşadıklarının yanı sıra modern zamanların geldiğine ve kaçınılmazlığına bir göndermedir.
Bu filmde; 1930’lı yıllarda ABD’de yaşanan büyük ekonomik kriz sonucunda artan işsizlik sorunu, yoksulluk ve makineleşmeyle birlikte bozulan ekonomik ve toplumsal koşullara dikkat çeken Chaplin, sözde modern işyerlerinin ve işçilerin sağlıksız ortamlarda çalıştıklarının tasvirini açık bir şekilde ortaya koymuştu. Birçok sinema eleştirmenine göre; Chaplin’in diğer filmleriyle birlikte bu filmi, dönemin sosyal gerçekliğini ve modern insan anlayış tarzını yansıtmakla birlikte modern zamanların çılgınca hızında yabancılaşan, alışkanlıkları üzerinden yaşayan, çalışan, yiyen ve âşık olan işsiz, fakir sürü insanına karşı bir hiciv niteliği taşımaktadır.
Bu doğrultuda ustaca ekrana taşınan iki sahne daha vurucu bir hiciv niteliği taşımaktadır:
- Yemek makinesini getirdiklerinde deney olarak Şarlo’yu seçtiklerinde ilk başta onun ne denli mutlu olduğunu ve ardından makine arıza çıkarınca ne denli mutsuz olduğu sahnesi epey anlamlıdır. Burada moderniteyle birlikte halkın refahı adına sunulan teknolojik aletlerin ilk başta ne denli iyi ve hoş karşılandığı ancak arkasından değişen toplumsal düzenle birlikte insanlığın makinenin esiri olması ve mutsuz bireylerin oluşması sorununa gönderme yapılmıştır.
- Kamyondan yere düşen kızıl bayrak ve ardından Şarlo’nun onu alması ve sürücüye doğru sallamasıyla birlikte aniden arkasında toplanan insanlar. Bu sahnede bana göre üç gönderme vardır: 1. Halk, heyecan doludur. 2. Anlık bir kıvılcımla isyana hazır bir kitle var. 3. Halkın ruhu saftır. Dolayısıyla kandırılmaya müsaittir.
Charlie Chaplin, bu filmin adını ilkin “Avam” (The Masses) olarak düşünmüş, ancak daha sonra “Modern Zamanlar” olarak değiştirmiştir. Burada Chaplin’in filmde vurgulamak istediği şeyin ilk önce kitle toplumu olduğu, ancak daha sonra modern zamanlar olarak değiştirdiğini anlamak mümkündür. Öte yandan Modern Zamanlar filmi adeta Chaplin’in diğer filmlerinin, birbirinden bağımsız gibi görünen, güldürürken düşündüren sahnelerinin toplamıdır. Aslında dönemin şartlarının anlatıldığı bu filmin senaryosu üç ayrı hikâyenin ustaca birleşmesi olarak değerlendirmek mümkündür:
- Fabrikada çalışan Şarlo’nun akıl hastanesinde biten yabancılaşma süreci,
- İşsiz olduğu için aç ve açıkta kalan Şarlo’nun çareyi kendini hapse attırmakta bulması,
- Sosyal Hizmetler görevlilerinin peşinde olduğu evsiz genç bir kızla yollarının kesişmesi.
Filmin dramatik yapısı işsiz Şarlo’nun ve Öksüz kızın birbirinden bağımsız yaşadıkları ve filmin ilerleyen dakikalarında hayatlarının kesiştiği noktalar üzerine kurulmuştur. Filmin başkahramanı Şarlo, ne denli güler yüzlü, iyi niyetliyse karşı taraftaki makineler ve makineleşen insanlar o denli soğuk ve art niyetliler. Şarlo, aslında Chaplin’in kendisinin dışında bir karakter değil. Diğer bir ifadeyle bu karakter, özel bağlamda Chaplin’i ve genel bağlamda korkak ve cesur, masum ve kirli, aykırı ve sıradan, cahil ve bilgili halkı temsil etmekteydi.
Filmin diğer kahramanı ise, karnını doyurmak için hırsızlıktan başka çaresi olmayan yetim ve işsiz kadın karakteridir. Kadının, fırıncıdan ekmek çalıp kaçmaya başladığı ve o sırada Şarlo’ya çarptığı sahnede müthiş bir gönderme var. O sahnede kadının ekmek çaldığını fark eden burjuva hanımefendi bir bayan fırıncıyı ikaz eder. Kadın yakalanınca Şarlo suçu üstlenir ve kadın kurtulur, ama yine burjuva kadın onun peşini bırakmıyor ve asıl hırsızın o kadın olduğunu fırıncıya söyler ve böylece kadın yakalanır. Bu sahnede kapitalizmin yarattığı sahte toplumcu ahlak tartışılmaktadır. Bilindiği üzere kapitalist ahlaka göre insan kendi yaşamını devam ettirme hakkına sahip olması için ilk önce emeğini sermayeye satmalı, tüm hayatını onun üretim sürecine adamalıdır. Dolayısıyla insan kendi irade ve emeğini başka bir güce devretmeden ne karnını doyurabilir, ne de barınabilir.
Filmin devamında çok anlamlı bir diğer sahne var. Bu sahnede Şarlo, artık âşık olduğu işsiz kadınla birlikte kendilerini güzel bir evde hayal ederler. Şarlo, pencereden evin içine doğru uzanan dallardan meyve yerken bahçe kapısına gelen inekten de süt sağar ve sofralarına koyar. Bu sahnede, modernleşmeyle birlikte hızlanan kentleşmeye ve böylece insanın doğadan koparışına bir gönderme var. Bu anlamda bu sahne, modernleşmenin doğayla insan arasındaki somut ve engelsiz bağı yok ederek, insanı yapay yaşam alanına hapsettiğini eleştirmektedir.
Diğer bir sahnede; filmin işsiz, yoksul olan kadın kahramanı, caddede kendi halinde dans ederken bir restoran işletmecisinin gözüne takılır. Restoran sahibi kadının dansından etkilenir ve müşterilerini akşam yemeklerinde eğlendirmesi için onu işe alır. Kadın bu yeni işiyle birlikte yoksulluktan bir nebze olsun kurtulur. Daha sonra, artık hayat arkadaşı olduğu Şarlo’nun da aynı yerde işe girmesini sağlar. Şarlo garsonluk yapacak ve bazen de müşterilere şarkı söyleyecekti. Bir sahnede Şarlo müşterilere şarkı söylerken görünür. Evet, konuşma zamanı gelmiş ve ilk defa konuşuyordu Şarlo. Ama konuştukları sadece uyduruk, anlamsız cümlelerdi, bilmediği bir dilde söyleyerek ve pantomimle anlamlandırmaya çalışarak. Bu sahnede Chaplin, “Halk, otoriteye kendini sevdirmek için her taklayı atmaya mecburdur,” sözünü alt metin mesajı olarak net bir şekilde ortaya koymuştu. Gecenin sonunda patron Chaplin’e övgüler yağdırır ve onu kesin olarak işe alır. Yine tam bu noktada kapitalist sistemin bir sakatlığı daha ortaya çıkar. Patron restoranın şarkıcısı olarak Şarlo’yu işe alırken diğer şarkıcı ve dansçıyı işten atar. “Gölgesinin satılmadığı ağaç kesilmelidir” kapitalist ticari anlayışına bu sahnede bir gönderme vardır.
Filmin sonunda Şarlo kıza “gülümse” der ve Chaplin’in bestelediği “Smile” adlı sözsüz parçayla perde kapanır.
Modern zamanlar Charlie Chaplin’in şaheseri niteliğinde bir filmdir. Topladığı 8.6 ortalama puan ile İMDB en iyi 250 Film Listesi’nde 39. sırada yer almaktadır. Ayrıca Amerikan Film Enstitüsünün “Tüm Zamanların En İyi Filmleri” arasında 78. sırada gösterilmiştir.
Eleştiri:
Özgürlük Bizimdir (Rene Clair, 1931) ve Metropolis (Fritz Lang, 1927) filmlerinin bir uyarlaması olduğu ve hatta bundan dolayı Chaplin’e dava açıldığını bir kenara koyarsak, filmin temel zaafı moderniteden kötümser ve acı bir tablo çizmesidir. Chaplin’in, modern sürü insanına çıkış yolu olarak sunduğu, hapishane, akıl hastanesi ya da kaçıştır. Onun Marksist argümanlarla yola çıkması, ama bir türlü onların içini dolduramamasının altında moderniteyi bir geçiş süreci olarak değil de kalıcı olarak görmesi gizlidir. Yaşanan her toplumsal değişiminin olumlu veya olumsuz yönleri vardır muhakkak, ama bu bizim eski düzen daha iyidir vargısına götürmemesi gerekir. Bu anlamda filmin ileriye dönük bir perspektifle dönemin şartlarının eleştirisi yapılmamıştır. Nitekim sonuç itibarıyla Charlie, avam insanı sürüleştiren zihniyete karşı eleştirilerini ortaya koyarken, sürü insanına başkaldırıyı ve devrimci olmayı sunmamıştır. Bu da Chaplin’in bunca sol düşüncenin argümanlarını kullanmasına rağmen neden sol düşünceyi temsil etmediğini açığa vurmaktadır.
Öte yandan aşk kavramı da bu filmde tamamen romantik ve hayali işlenmiştir. Chaplin gerçek hayatta yaşlı kadınlardan, zengin, sigara içen ve alkol tüketen kadınlardan nefret ettiğini söyler. Bu anlamda onun filmlerinde geleneksel bağlarda eşine sadık, eşini evde bekleyen bir kadın figürü var. Onun işlediği kadın figürü bir çeşit çocuksu kadındır. Masum, sorgulamayan ve vefalı…
Son olarak bana göre; filmin sonu trajedik veya sıra dışı bitmesi gereken bir yerde, aptalca bir mutluluk tablosu olarak addedilebilen ve masalların sonu gibi el ele mutlu biçimde yeni hayata başladılar mesajı verilmesi filmin, özellikle insanın mutluluk arayışları konusuna fazlasıyla yüzeysel baktığının bir sonucudur.
İlginç Bulduğum Sahneler:
Filmin giriş sahnesi olan üretim bandı, çarklarla ilgili bölümler, paten sahnesi, gördüğü her şeyi vidalamaya çalışma sahneleri ve Şarlo’nun dansı ile birlikte söylediği uydurma İtalyanca şarkısı filmin ilgi çekici sahneleri olmuştu.
SON