küçük kırmızı balık

(Hikayenin giriş kısmından birkaç paragraf tanıtım için aktarılmıştır)

1 – AYDINLANMA

“Sonunu düşünen, kahraman olamaz…”

Gece yarısıydı. Göldeki tüm canlılar derin uykuya dalmışlardı.

Ara sıra sadece uzaklardan gelen kurtların ulaması gölün sessizliğini bozuyordu. Sevimli ayın suda yansıması görünüyordu. Küçük Kırmızı Balık yosunlar arasında durup, öylece gözlerini göğe doğru dikerek, derin-derin düşüncelere dalmıştı. O gece uykusu kaçmıştı, ne yaptıysa gözlerine uyku girmemişti. Bir ara Sevimli Ay, Küçük Kırmızı Balığın yosunlar arasında olduğunu fark edip ona, merhaba, Küçük Kırmızı Balık! Hayırdır, uyuyamamışsın. Sabaha az var, artık uyumaya başlarsan iyi edersin, dedi. Küçük Kırmızı Balık, sevimli ayın ona seslendiğini fark etmedi. Ancak Sevimli Ay bu defa yüksek sesle ona seslenince, Küçük Kırmızı Balık fark edip yerinden hopladı. O sırada aya doğru bakıp, “merhaba güzel ay! Sen miydin, dedi. Sevimli ay gülümseyerek, evet, tabi ki benim. Hayırdır, bu saate kadar senin uyuman gerekiyordu. Bir sorun mu var, dedi. Küçük Kırmızı Balık, bu aralar kafam çok karışık. Hep bir şeyler düşünüp duruyorum, dedi. Sevimli ay meraklı bir biçimde, hayırdır, seni bu saatlere kadar düşündüren mesele ne, diye sordu. Küçük Kırmızı Balık, yosunların arasından çıkıp su yüzüne çıktı. O sırada aya bakıp, Sevimli Ay! Sana bir sorum olacak. Sen Küçük Kara Balığı tanıyorsun değil mi, diye sordu. Sevimli ay Küçük Kara Balığın adını duyar duymaz tedirgin oldu. Küçük Kırmızı Balığın sorusu karşısında ne diyeceğini şaşırdı. Küçük Kırmızı Balık, neden sustun. Yoksa bu soruyu sormamalı mıydım, diye söyleyince, sevimli ay, yumuşak bir ses tonuyla, evet, tanıyordum. Hem de çok iyi tanıyordum. Yürekli ve gözü pek biriydi. Kendini bu göle mahkûm kılmadı. Suyun ulaştığı engin denizlere doğru yüzdü gitti. Ama sonunda… Küçük Kırmızı Balık, dayanamayıp, evet, sonunda ne oldu, diye sordu. Sevimli Ay ise ona, sonunu söylemeden önce bana söyler misin Küçük Kara Balığın ismini nereden duydun, diye sordu. Küçük Kırmızı Balık da, ninesinin her gece ona hikâyeler anlattığını, bu akşam da Küçük Kara Balığın hikâyesini anlattığını söyledi ve ardından bu hikâyeyi duyduğundan beri uyku gözlerine girmediğini ve Küçük Kara Balığın sonunu merak ettiğini ekledi.

Sevimli ay, Küçük Kara Balık hikâyesini cani gönülden dinleyip de uyumak mümkün mü ki? seni o denli anlıyorum ki. Ama bu durumda ne yapacaksın. Hep düşünecek misin, dedi. Küçük Kırmızı Balık, ben de onun gibi engin denizlere ulaşmak istiyorum. Onun gibi deniz balıklarıyla birlikte yüzmek istiyorum, dedi. Ay, Küçük Kırmızı Balığı bu sevdadan vazgeçsin diye, bak güzel dostum! Bu işler zor işler. Hem de çok zor… Göründüğü gibi değil kesinlikle. Rüyalarında ancak görebilirsin, dedi. Küçük Kırmızı Balık, neden diye sorunca, sevimli Ay, benim gitme vaktim geldi artık. Birazdan kardeşim güneş gelecek. Müsait zamanda konuşuruz bunları. Şimdi sen uyumana bak. Yorma kendini, dedi.

Ay gidince, Küçük Kırmızı Balık bir sürü soru işaretleriyle baş başa kaldı. Denizde ne vardı ki küçük Kara Balık ta oralara kadar gitmek istemişti? Deniz nerededir ki? Nasıl bir yer? Suların hepsi neden denize doğru akıyor ki? Göldeki tüm balıklar denize sığar mı ki? Denizin sonu neresidir ve bunun gibi birçok soruyu kendi kendine, sorup durdu. Artık o da Küçük Kara Balık gibi denizi düşünüyordu ve bu düşünce onun zihninde bir gün gerçekleştireceği bir amaç olmaya başlamıştı. Ona göre hayat yalnızca yemek, uyumak ve küçücük bir gölde yaşamı sürdürmek değildi artık.

Hava aydınlanınca göl ahalisi birer-birer uyanmaya başlamışlardı. Küçük Kırmızı Balık ise hala cevapsız sorularla baş başa kalmıştı. O sırada yanından geçen bir balık ona, Gün Aydın Küçük Kırmızı Balık, dedi. Küçük Kırmızı Balık onu duymadı. Küçük Kırmızı Balıktan ses çıkmayınca balık da yoluna koyulup, diğer balıkların peşinden işine gücüne gitti. Balıklar gidince yine Küçük Kırmızı Balık yalnız kaldı. Göl yine sessizliğe büründü…